23 Ocak 2014 Perşembe






sarkis

ryoanji zen bahçesi ve john cage…



1.




2.




3.




4.




5.




6.




7.







2013 yılının en önemli olaylarından biriydi benim için 
sarkis'in galeri manâ'da açtığı 'iki/z' sergisi. hemen 
ardından gelen 'gökkuşağı' sergisini ne yazık ki göremedim.
 yılın sonlarına doğru bir sürpriz daha yaptı sarkis ve
 'sarkis / cage - ryoanji yorumu
adlı nefis sergisi ile tekrar çıkageldi. 
büyük bir keyif. 


'sarkis / cage - ryoanji yorumu' sergisini 
(arter, istanbul / 15 aralık 2013- 12 ocak 2014) 
iki kere gezebildim, sarkis'in suluboyalarında cage'i 
takip ederek ve melih fereli'nin katkısıyla çıkan
ney (kudsi ergüner) - şakuhaçi (jean-françois lagrost)'li 
ryoanji yorumunu da toplamda dört kez dinleyerek, 
az bile.

yıkandım…






fotoğraf:
uygar asan



















                      keşke

                      birkaç çocukluk arkadaşım olsaydı…



  
                                                              uygar asan, 2014











22 Ocak 2014 Çarşamba







geçerken
.
.
.
passing by







fotoğraf:
uygar asan
aralık sonu, 2013








18 Ocak 2014 Cumartesi






                           gordon matta-clark’lı öykü





                 altında marketin  olduğu apartman ile yanındaki 3 katlı apartmanın
                 bahçe duvarları arasında 1.5 metre eninde 6 metre boyunda bir arazi
                 parçası var. iki duvar arasında, derindeki üçüncü apartmanın bahçe 
                 duvarını da düşünürsek 'u' gibi kalmış arada. kimse görmemiş mi ne?
                 sağa sola soruyorum, bazıları ‘öyle mi?’ deyip benimle geliyor
                 görmek için hatta. birileri bir an gelmiş bir hata yapmış işte. 
                 9 metrekarelik kimseye ait olmayan bir arazi parçası. heyecanlıyım,
                 gidip gidip seyrediyorum arada.

                 tam bir ay önce altında market olmayan yandaki o 3 katlı binayı 
                 yıkıp yerine yüksek bir apartman dikmesi için anlaşılan müteahhit 
                 o 9 metrekareyi ekleyiverdi yıkımdan sonra çıkan arazisine. orada  
                 bir ara bir parça garip bir arazi olduğunu bilen son kişileriz mahallede. 
                 biz  ölünce bu bilgi de kaybolacak. sinirliyiz. muhtardan randevu isteyip 
                 durumu anlattık, arazinin artık kaybolduğu bizim kadar etkilemedi onu.  
                 hızla konuyu değiştirip mahallenin  ihtiyarlarına kitap okuma kampanyası
                 başlatmışa getirdi lafı, yok mu okumaya gönüllü olacak aranızda dedi,
                 belli ki boş vakitleri olan insanlarsınız. bu son cümle hiçbirimizin hoşuna
                 gitmedi. bi şey de diyemedik ama yüzüne. heyecanlanmadıysa heyecanlanmadı
                 n'apalım yani dedik yolda. 

                 yazmalıyız bunu kararı çıktı ıhlamur ağacının altındaki toplantımızda. 
                 yazma işini bana yıktılar, yazı nostaljik olmasın ama diye ben ısrar ettim.


                 üzgünüz…




             
                 uygar asan
                 ocak 2014







5 Ocak 2014 Pazar






stephen willats  için istanbul'dan 4 çıkma…





                                                                             uygar asan, 13. istanbul bienali, 2013, arter




1.
sabah. kahvaltıdan sonra hızla çıkıyor evden, okulun son günü.
hafta sonu grupcak sinemaya gitmek için sözleşiliyor o gün.
eve dönüyor akşamüstü. yeni taşındıkları bu apartmanın yerinde 
eskiden bir yazlık sinema vardı, bunu ailede kimse bilmiyor, 
apartmanın eskisini bilen o çok az sayıda kişi taşınır ya da ölürse 
bilen hiç kimse kalmayacak ileride.
konu nostalji değil…


2.
kaldığım apartmanda asansör yok. kaç zamandır görmüyorum 
ihtiyar adamı, en son yöneticimiz hastaneye götürmek için tekerlekli 
iskemlesiyle dış kapıdan çıkartmaya çalışırken görmüştüm onu. ölmüş. 
elinde bir market torbası merdivenlerde karşılaşınca öğreniyorum bunları 
sağ kalan eşinden. evden ara ara gitar sesleri geliyor. torunuymuş. 
üniversiteyi kazanınca anneannesinin yanına taşınmış. rahatsız mı 
oldunuz diye soruyor. hayır diyorum, müziği severim. 
bu geçen yıldı…


3.
lisedeyiz. okul çıkışı. sınıf arkadaşımın abisine uğrayıp bir şey söylemesi 
gerek. derneklerden birinde çalışıyor abisi. duvarda çerçevelenmiş bir 
grafik var. a1 boyutlarında. çiftçinin ürettiği sebzenin nasıl soframıza 
geldiğinin bir akışı. bu grafiği kim hazırlamış, ne zaman hazırlamış, 
matbaada kaç tane basılmış, böyle kaç dernek var duvarında bu grafik 
asılı?.. belki de çoğu bir depoda ve rutubetleniyor. mantarların en iyi 
yetiştiği yerler rutubetli yerlerdir. bir paket mantar hangi aşamalardan 
geçip soframıza geliyor?..


4.
aşağı yukarı taşındıktan 6 ay sonra apartman yöneticisi “ne zaman tam 
taşınma?” diye soruyor. biraz şaşırıyorum, " ‛tam’ taşındık!" diye cevap 
veriyorum. karşı apartmandaki dairelerden yöneticiyi de tanıyan 
birileri yöneticiye "ne zaman taşınacaklar?" diye sormuş bizim için de, 
ondan soruyormuş. perde kullanmadığımız için böyle düşünmüş 
olabilirlermişyani cevabımdan sonra böyle dedi. 
diyaloğun dolayımlı akışı hoş olmasa da iletişim sürüyor.

şimdi perdemiz var... 




                                                                                         stephan willats, gündelik gerçeklerle yaşamak, 1978





uygar asan
ocak 2014