gordon matta-clark, splitting, 1974 |
gordon matta-clark üzerine 32 kısa not…
1.
sanatsal eylemini geriye doğru düşünmeye çalıştığında, 1971 yılını hatırlıyor
gordon matta-clark. şimdiye kadar yaptığı işlerin çıkış noktası anlamında ya da
eylemsel bir başlangıç noktası olarak:
boston museum art school. binanın tesisatlarını kurcalamaya başlıyor matta-clark.
28 yaşında…
2.
"katı anlamda olmayan bir mimari iması olan heykel ya da heykel iması olan
katı anlamda olmayan bir mimari." yaptığı işler özelinde, mimarlık ve heykel
konusu açılınca donald wall'a şöyle der:
"… arasındaki fark…sıhhi tesisatın olup olmamasıdır"...
3.
gordon matta-clark için için dalga geçer 'işlev' ile...
4.
günlerce şehir planlamacılarının, mimarların, çevre düzenlemecilerin
planlarını gözden geçirir. aradığını buldukça arazi parçaları satın almaya başlar
new york'da. toplam 15 arazisi olur sonunda. en küçüğü 30 cm2, bazıları yarım metreye
10 metre. çoğuyla bilinen anlamda hiçbir şey yapılamaz…
5.
inşa etmeden mimariyle ilgilenmek…
6.
gordon matta-clark'ın kestiği, kapitalist düzenin dayattığı ve matta-clark'ın özünde
uyuşturucu bulduğu o 'mahremiyet'tir de…
7.
dışarısı / içerisi, kamusal alan / özel alan, mahrem olan / aleni olan,
dolu olan/ boş olan gordon matta-clark'ca binaya atılan bir kesikle,
ya da binada açılan bir boşlukla birden sorgulanır oluverir…
8.
'splitting (1974)' ya da 'day's end(1975)' şiirdir,
frances richard "fiziksel şiir" demişti...
9.
binalar buyurgandır: içeri girerken izin iste!
gordon matta-clark dışarıyı içeriye, içeriyi dışarıya açarak izinleri kaldırır,
hiyerarşi kırılmıştır. şimdi dışarısı ve içerisi aynı anda nefes alabilirler.
sadece kafanızı kaldırın, ya da uzatın başınızı şu delikten, göreceksiniz...
10.
gordon matta-clark'ın işleri kapitalist düzene fazlasıyla mahkum olan mimariye
atılan çalımdır da. o, düzene çoktan teslim olmuş mimarinin katılığından da,
alınıp satılır kaideler üstüne konulur heykelden de kendini tüyürmüştür.
o, gider ve deliğini açar. hepsi bu...
11.
yan yana duran iki bina gordon matta-clark'ın müdahalesinden sonra
sadece bizlerle değil kendi aralarında da konuşmaya başlamışlardır...
12.
"duvarı törpülemek"…
13.
kuşatılmış olan, sınırları keskin bir şekilde çizilmiş olan, içeri itilen,
dışarı çıkamayan, onda özgürlüğüne kavuşur...
14.
çık dışarı oynayalım!..
15.
gordon matta-clark yıkmanın estetiğinin peşinde değildir...
16.
şikayetçidir: "… sınırlarına dehşet verici derecede itibar ettikleri bu kutular"da
yıllarca yaşayıp da evlerinde hiçbir şeyi değiştirmeyenlerden. onun sözleriyle,
mayıs 1976 yılında donald wall'la yaptığı söyleşiden devam edelim :
"… kentsel kutuları, edilgen ve yalıtılmış tüketiciye yani neredeyse esir
bir kitleye bir teminat gibi gösteren endüstrinin kuşatma halini açmak…"
17.
binalar ölür! şimdi içinde yaşadıklarımız da ölecek! biz de,
gordon matta-clark'ın yaptığı her iş gibi.
o, binaların ölümünü hızlandırmaya çalışmaz. her şey zaten yıkılıyor,
olgusal olarak her şey zaten dağılacak...
herşey ve biz, geçiciyiz!.. kritik konu 'başkalaşım'dır...
18.
gordon matta-clark'ın yaptığı hiçbir iş ayakta kalmamıştır. o hep yıkılmakta olana,
terkedilmiş olana yönelmiştir. bütün kesiklerini, eksik kürelerini onların üzerin(d)e
açmıştır. yaptığı işler içinde en uzun ayakta kalan işinin "day's end (pier 52), 1975"
olduğunu söyler kendisi, 2 yıl.
binalara kesiklerini ve çiziklerini atarken, daireler, koniler kesip binadan çıkartırken
matta-clark yaptıklarının bu terk edilmiş binalar yıkılınca yok olacağını bilir.
onlardan geriye sadece fotoğraflar ve işlerini yaparken çektiği filmler kaldı...
19.
anıtsal binalarla, görkemli yapılarla çalışmaz o. her şeyden önce onun için iticidirler onlar…
20.
gordon matta-clark'ın işlerini ille de bir yere bağlamak gerekecekse,
'tavır' düzeyinde dada'ya yakındır o…
'tavır' düzeyinde dada'ya yakındır o…
21.
dışarıda rüzgardan kağıtlar uçuşuyor, duvardaki delikten görüyorum.
ya da
yağmur yağıyor, şu binada kimse yok gibi, içi görünüyor…
22.
gordon matta-clark'ın işleri alınıp satılamaz,
olsa olsa işlerinin fotoğrafları ya da işlerini yaparken çektiği filmleri işte…
olsa olsa işlerinin fotoğrafları ya da işlerini yaparken çektiği filmleri işte…
23.
terkedilmiş mekanlara yönelmek, onlar(l)a nefes al(dır)arak…
24.
kimseye zarar vermeyen bir karşı şiddet!…
25.
mekanı, içeri dolan ışıkla ve havayla yeniden tanımlamak aynı zamanda dışarısını da
yeniden tanımlamaktır…
26.
yaşanılan mekanda, değişiklik yapmaktan eşyaların ve nesnelerin yerini
değiştirmeyi anlamaya matta-clark'dan bir öneri:
değiştirmeyi anlamaya matta-clark'dan bir öneri:
duvarları, odaları, yeri, tavanı düşünmek, yıkmak, değiştirmek…
27.
gordon matta-clark'ın binalara attığı kesikler, bir binadan oyup çıkarttığı küreler,
koniler, yıktığı ya da duvarda, taban ve/ya tavanda açtığı delikler
koniler, yıktığı ya da duvarda, taban ve/ya tavanda açtığı delikler
aynı zamanda bütünlük duygusuna da düşüne de yapılmış müdahelelerdir…
28.
gordon matta-clark bir duvara bakıyor. büyüleyici buluyor bir duvarı.
ve eylül 1977'de antwerp'de soracak tüm doğallığıyla:
"duvara bir şey asmak, neden?.."
"duvara bir şey asmak, neden?.."
29.
1975 yılında 9. paris bienali için pompidou'nün bitişiğindeki binadan koni şeklinde
bir parça keser gordon matta-clark.
bir gün paspas yapan görevli kadın şöyle der ona:
"yaptığın şey, ışığı ve havayı, ikisinin de yeterince bulunmadığı mekanlara sokmak."
bu da eklensin bu yazıya...
30.
anarchitecture!..
31.
gordon matta-clark'ın annesi anne clark. babası şilili sürrealist ressam roberto matta.
onunla annenin ilgilendiğini biliyoruz.
baba roberto matta " explosant fixe"i ya da "deep mars"ı yaparken 1974 yılında,
gordon matta-clark "splitting"i yapıyordu new jersey'de;
baba roma'da.
baba roberto matta "illuminele temps"i yaparken 1975 yılında,
gordon matta clark "day's end (pierre 52)"i yapıyordu new york'da.
baba tokyo'da.
kaç söyleşi okudum gordon matta-clark ile yapılmış, hiçbirinde yok baba.
yukarıda başlayan cümlelerden gelinecek yerler var tabii.
gordon matta-clark bu konuyu açmamış ama hiç.
hayır, ben de açmayacağım öyleyse…
32.
gordon matta-clark 27 ağustos 1978'de öldü. bir sürü fikri de yanında götürdü.
35 yaşındaydı.
nisan 1976 yılında liza bear'ın gordon matta-clark ile yaptığı söyleşiden iki alıntı:
"… önümüzdeki sonbaharda son quentin'e davetliyim." olmamış tabii ki.
gordon matta-clark'ın hapishanede açacağı delikler, kesikler, çıkartacağı parçalar… gülümsüyorum.
ve
"… bugünlerde ilgimi çekense, şehrin (new york) altında ne olduğu…
'aşağı', mülkün bir yerden başladığı anlamına geliyor… belki de mülkleri
aşağıdan daha savunmasızdır…"
yapabileceklerini, olabilecekleri düşünmeden edemiyorum...
uygar asan
not:
bir yıl sonra haberim olmuş baran bilir ve perihan usta'nın yayıma hazırladığı,
baran bilir'in çevirip 'lemis yayınları'nın bastığı 'gordon matta-clark' kitabından.
bardağı taşıran damla gibi oldu kitap zihnimde. cumartesi günü alıp okumaya
başladım. ertesi gün yani 20 ekim 2013 pazar günü 13. istanbul bienalinin
son günüydü. gordon matta-clark'ın işlerinin fotoğrafları ve çektiği film(ler)
orada duruyordu. iki monitor ve büyük boy 3 fotoğraf. monitörlerden biri bozuktu.
bu yazıyı tümden kendilerine borçlu olduğum baran bilir ve perihan usta'ya
ve lemis yayınlarına teşekkürlerimle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder