27 Mart 2013 Çarşamba

.
.
.
sanal sergi manifestosu

     1.
bu, bir sergi sonrası işlerin sanal ortama aktarılması değildir.

     2.
bu, bir sergiden bazı işlerin sanal ortama aktarılması değildir.

     3.
bu, bir sergidir, işlerle ilk kez burada karşılaşılacaktır.

     4.
deyim yerindeyse karşılaşılanlar ‘orijinal’dir. alınıp satılmaz, duvara asılmaz.
isterseniz bilgisayarınızda masaüstü yaparsınız, o kadar.
bunun dışında çıkış alınıp duvara asılmak istenirse de, asılır; buna kimse engel ol(a)mayacaktır.
bakın keyfinize..

     5.
sanatın görülüp konuşulabilmesi, bir düşüncenin yürürlüğe girmesi için somut, kapalı, duvarları
ve kuralları olan bir yere ihtiyaç yoktur. bir blog- mekân artık bir ‘sergi evi’dir,
kapısı hep açık.

     6.
1gün, 1 hafta, 1 ay açık bir sergi salonu değildir burası. sonsuza dek sanal dünyaya postalanmıştır.
o hep burada olacaktır.

     7.
herkes sanatçıdır ve sadece ‘arzu’ kritiktir. isteyen kendi evini yapa(caktı)r.


     uygar asan 
     ocak 2013
     .
     .
     .

18 Mart 2013 Pazartesi

.
.
.
 
 p r a g - f l u x
 
 u y g a r    a s a n
 
 
 
 
1.
 
                                               
 
      Bir sonraki soru: ne böceği? Yorumcular hamamböceği diyor, bu da
saçmalamak oluyor tabii. Hamamböceği gövdesi yassı, geniş bacakları
olan bir böcektir. Gregor ise kesinlikle yassı değildir; alttan ve üstten, yani
sırttan ve karından bombelidir, ayakları da ufaktır. Yalnızca bir açıdan
hamamböceğini andırır, rengi kahverengidir. Hepsi bu. Bunlar dışında bölük bölük
ayrılmış son derece şişkin bir karnı ve üzerinde kanat yerleri belirgin olan sert,
yuvarlak bir sırtı vardır. Meyve böceklerinde bu kanat yerlerinin içinde gerektiğinde
açılabilen ipeksi, küçük kanatlar gizlidir ve bunlar el yordamıyla uçan böceği millerce,
millerce uzağa götürür. Gariptir, böcek Gregor sırtının sert kabuğu altında
kanatları olduğunu hiçbir zaman fark etmez.
(Bu bence yaşamınız boyunca bir hazine gibi saklamanız gereken bir gözlem.
Kimi Gregor’lar, kimi Joe’larla Jane’ler kanatları olduğunu bilmezler…) …
 
 
 
 
 
 
  
2.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 3.
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
 
not 1:
 mazgal fotoğraflarının tamamı prag'dandır.
 
not 2:
metin, vladimir nabokov'un
'edebiyat dersleri' kitabının 'kafka / değişim' bölümündendir.
çeviri: fatih özgüven, nihal akbulut
ada yayınları, 1988, sayfa: 129
.
.
.
ilk yayımlandığı yer:
cin ayşe,
bahar 2013, say: 9
.
.
.
 


incirin moru

tırnaklarımın arasına incirin moru girmiş. temizlenirken tom morello geldi eve.
eşi ve çocukları da vardı yanında. bir işçi ayaklanmasından bahsettiler, çocuklara
bakabilir miymişim. bakarım dedim. bi cesaret nancy’vari çizgiler için biliyorum
şart değil ama bi otomobil mi alsam dedim çocuklar oynarken salonda. ben de onlar
gibi yaşama hızla tüyüp kıyısından eklensem. kahve yaptım çocuklar uyuduktan
sonra kendime. bu gece durum farklı gerçi ama onlar gelmeden önceki yalnızlığım
bi daha olmasın vari bi düşünceyle bi ses çıkartma için bi ses bulmak istedim.
başkalarının inşaatından kalan bi kalasla bi duvara kendimi sabitlemek mi istedim
emin değilim. charles ray’in işi gibi bi şey işte. olmayan aidiyetimi bi an
kabullenmekte zorlandığımdan böyle yazdığımı fark ettim sonra.

tom’la eşi geldiler iki gün sonra. çok mutluydular. arkadaşlarımız ellerinden gelen
her şeyi yapmışlar. bende yattılar o gece. şimdi bir reklam arası. reklam saçınızda
kepek varsa diye bi şey. iyi de ben kelim. uyandım biraz geç, morello’lar evlerine dönmüşler.
bereket bi teşekkür notu bırakmışlar. dur dedim kepek şampuanı aklıma
gelince ben o zaman şu kapitalizme acı çektireyim. onu kendimden eksik bırakacağım
artık. günlük ilişkilerimi de basit ve direk kurmaya karar verdim giyinirken,
duygularımı belli etmeyi de atlamadan. markete gittim. ben marketleri severim
bakkalları değil. bakkalların geçilmez tezgahları vardır. bayılıyorlar sınır koymaya,
üstelikte sınıf bilinçleri de yok. marketler öyle mi ama.  marketteki kadına o
kepek şampuanından hiçbir zaman satın almayacağımı söyledim kendinden emin.
sepetteki sabunu banda bırakırken hissetmesi gereken bir sinirle. bi şey demedi kadın.
diyalog kurmak ne zor şey, ha-ha.

evin önüne bir yazı astım. “ben acı çekerken televizyonunuzun sesini çok açmayınız.”

 

uygar asan

 

ilk yayımlandığı yer: CİN AYŞE, 9; Mart 2013.