“gitmek”li
“kaçış çizgisi”…
uygar asan
kapma
aygıtı pürtüklü zeminde barınır. devletin, her tür ikiliklerin, sınırları belli
olan katılıkların oturdukları yerdir. kaygan zeminde kendini tüyüren ve
niteliği özünde kapılamayan, sınıflandırılamayan olan arzu gizli ya da açık hep
bu zemine çağırılır. aygıt kapmayı, kapma edimini büyüleyici olabilen bir sesle
yapar. büyüleyici, çeldirici nitelikleri ola(bile)n aygıt bu sesle kaçanı kapıp
bu pürtüklü zeminde soğuracaktır. arzunun kendini kaçırması, dışarının kaygan
zemininde kendini tüyürmesi zikzakların, eğriliklerin, boşlukların içinde,
başlangıç ve son olan noktaların, ikiliklerin dışında olur. kaçış çizgisi
budur, güvencesiz kaygan bir zeminde kıyıya, marja doğru çizilir. bu bir
yersizyursuzlaşma edimidir. doğal olarak tekinsizdir.
sorular
vardır: seyahatten mi bahsetmekteyizdir, yoksa sadece bir durum değişikliğinden mi
konuşuyoruzdur, ya da yeniden başlamak
mıdır kastedilen? sorumluluklarımıza ne olacaktır? kaçtığımız yerde
kaçtıklarımızı yeniden kurmak ya da yolda ‘kaçtıklarımız’ olmak mümkün değil
midir? kaçış çizgisinin tehlikeleri, sıkıntıları, yorgunluk ve bıkkınlıkları
sürekli arzuyu törpülerken nasıl uzak durulacaktır kara deliklerden?..
hemen
söylemeli kaçmak, kaçış çizgisi seyahat etmekle ilgili değildir. “Seyahatte daima yeniden yeriniyurdunubulma
biçimi vardır; seyahatte hep öz baba
ve anne yeniden bulunur…” şunu yazmaktan da geri durmaz deleuze ve parnet: “Hiç kımıldamadan yapılan kaçışlar vardır.”
“Bir
yaşam gitmek için yaratılmıştır ve bunun pek çok tarzı vardır”
duruma
gelince, ‘durum’un değiştiğine şüphe yok, ama sadece bu değil, çünkü ‘kaçmak’
da ‘kopuş’ kaçınılmazdır: “…Tam bir kopuş, üzerine bir daha
dönülemeyen ve bağışlanamayan, çünkü geçmişi var etmeyi ortadan kaldıran bir
şeydir.” küçük bir tekneyle atlantik okyanusuna açılıp bir daha dönmeyen
bas jan ader’in gidişidir bu.
“…Ebeveynlerimizin,
ailemizin ve ülkemizin doğal kökler oluşturduğunu düşünmemiz için hiçbir neden
yoktur…”
kaçmak
sorumluluklarımızdan kaçmak da değildir: “Gitmek,
kaçıp kurtulmak, bir çizgi çizmektir…Kaçmak, eylemlerini terk etmek değildir,
kaçmaktan daha eylem dolu bir şey olamaz. Hayali olanın tam tersidir kaçmak…” sorumluluğumuzun
önemli bir kısmının pürtüklü zemine kapma aygıtınca yapılan çağrıya direnmek
olduğu hatırlanmalıdır. kaçış çizgisinin akışı doğal olarak bu direnmeyi
içereceğinden sorunun imlediği kendiliğinden boşa düşecektir. “En büyük yanlışlık…kaçış çizgisinin
yaşamdan kaçışı içerdiğini sanmak olacaktır…Ama kaçmak tersine gerçek üretmek,
yaşamı yaratmak(dır)…”
“…Kökümüz
yok ama olsun istiyoruz…bu bizim bitkisel tepkimizdir…çok fazla kök arzulamak
ot/bitki denen şeye dönüşmeye götürebilir…köklere sahip olma arzusunu, bir
yerlerde kök salmış olma, hatta oranın sahibi olduğunu hissetme isteğini,
kendinden başka bir şeye bütünüyle bağlı, sabitlenmiş, kimliklenmiş hissetme
isteğini daha fazla ileri götürürsek, bunun sonu, kendine ideal olarak, hiçbir
şey bilmeyen, ama toprağa sabitlenmiş ve yumrularını çoğaltan patatesi almak
olur. Yaşamak, bir patatesten başka bir şey olma riskini almaktır…”
son
iki sorunun beklediği kritiktir. ‘kaçmak’da seyahatte söylediğimiz gibi yeniden
bir yeriniyurdunubulma, kaçılan anne babayı tekrar yaratma, 'oluş'un iktidara
evrilmesi ya da yapışması tehlikesi her zaman olacaktır. kaçılanın ‘kaçma’da
tekrar yaratıldığı çok görülmüştür. ‘komplex’ budur. alkolün kokusu, kara
deliğin çağrısı en çok burada duyulur olacaktır. kapma aygıtının sesi zaten
merkezdekine ve bir de yorguna caziptir; yeniden hep yeniden yaratılacak olan
yersizyurtsuzluk, ve hep yeniden çizilecek kaçış çizgisi arzunun akışının
ketlenmemesine bağlıdır. tam da bu yüzden kendimizde muktedirliklerimizin
listesini çıkartma zorunluluğu belirmektedir. kaçış çizgisinin eğrisinde
kuvvetler kartografisi, zikzak atlatışlar…kara deliklerin çekme hızı merkezi
işgal eden ve arzuyu hep pürtüklü zemine çağıran kapma aygıtının çağrısının hızıdır.
hızın noolojik karşılığı arzunun potansiyelidir. an gelir bu nooloji kara
deliklere çekilmeyi yavaşlatacaktır. ya da ve başka bir deyişle yavaşlık
yabancılaştırma efektidir. belleğe geriye dönüp kaçtığını anımsama zamanı
yaratacaktır; kaçış çizgisinde arzu ışıldaması kara deliklerden kaçma
kuvvetidir …bir soru da şu olmalı: “Kaçış
çizgisinin arı ve basit bir kendini mahvetme hareketi ile karşılaşmaması için
nasıl davranmalıyız?” deleuze ve parnet’nin yanıtı anlaşılırdır: “Mutlu bir ölüm? Kaçış çizgisi üzerinde, onu
çizerken işte sadece bunu öğrenebiliriz: geçirilen tehlikeler, orada bırakılan
sabır ve sıkıntılar, sürdürülmekte olan yapılması gerekli düzeltmeler, bütün
bunlar kaçış çizgisini kara deliklerden kurtarmak için….”
ve
şu, thomas bernard’ın beton’unun
kahramanı rudolph şöle söyler: “Bana sonunda kendi zavallılığım kaldı,
kendimizi kandırmayalım, her an yığılabiliriz.” kaçmanın, ‘düğün’ olabilecek
bir şeyleri de yanında kaçırmanın sabrı azalabilir, direşkenlik törpülenebilir,
zihnin belleğin ağırlığıyla kendini taşımakta zorlandığı anları olabilir; hem kim
garanti edebilir ki her şeyin sorunsuz olacağını...
“…gitmekteyiz,
hiçbir nihai varışın mümkün ya da vaat edilmiş olmadığını bilebileceğimiz,
bilmek zorunda olduğumuz bir gidişe/yola çıkışa ayarlıyız…Yaşamaya değer bir
hayatı, ancak böyle bir atılım içinde, gidişin zorunluluğu içinde ve bu risk
alış içinde…yaşayabiliriz…”
başlangıç
ve bitiş keskin noktalardır. bir ikilik türü. “…yeniden başlamak…kırık çizgiye bir parça daha eklemek, kırık çizgiyi
iki kaya parçası arasından, dar bir geçitten geçirmek, yahut onun durduğu
yerde, boşluktan yürümek demektir İlginç olanlar ne sonundakiler ne de
başındakilerdir; baş ve son birer noktalamadır. İlginç kısım ortasında olan
kısımdır…Daralmalar hep ortadadırlar…ve bu en rahatsız konumdur…” akış,
heyecan, arzu kabarması
ya da sönümü, sızıntılar, geçişler, küçük yürüyüşler,
düşler hep aralardadır. kaçış çizgisinin arzusu ve tersi. geçmişin bellekte
sürüklenip aksaması yerine bırakmayı vazgeçmeyi olumluca seçmek. yeni bir akışa
evrilme potansiyeli, bir tür yan kulvara geçmek, bir tür yorulan ayağın
değiştirilmesi. hem kendi hem başka olan yeni oluşa sıçramak. taşınan taşları
yenisiyle değiştirmek. kaldığın yerden gibi ama değil. neşe eşlik ederse ne
neşe, değilse değil!...”Lawrence’a göre
edebiyatın en üstün nesnesi: gitmek, gitmek, kaçıp kurtulmak…ufuğu geçmek,
başka bir hayata girmek. İşte Melvillle pasifiğin ortasında kendini böyle
bulur.” eylem dolu kaçış!..
“Gitmek
daima aşina olanın [ bir] parçasını; yabancı olan, aşina olmayan ve önceden
kesinlikle bilmediğimiz bir parça için, bir yer için, yaşamın bir parçası için
terk etmektir. Gitmek sözkonusu olduğu zaman bizi bekleyenin ne olduğunu asla
bilemeyiz…”
“…Kaçış bir
çeşit taşkınlıktır. Taşkınlık yapmak izden çıkmaktır…Bir kaçış çizgisi üzerinde
daima bir ihanet kolgezer…Bizi tutmak isteyen, toprağın yerleşik güçleri ve
sabit güçler aldatılır…insanın yersizyurtsuzlaşması oluşur…”
bellidir
ki sanatın, edebiyatın duygulanımlar
zemininde avantajı vardır. henüz kavramsallaşmamış kaçışlar vardır çünkü.
kaçarken karşılaşılan otlar sanatın ve edebiyatın hızında belirivereceklerdir.
tırnaklar uzayabilir, dostlar anlayacaktır. otu ağaçtan ayıran bir diğer oluş
kritiktir, çıkışın kavramsal yüzü.
“…gitmek
daima tedirgin edici bir şeyler barındırır, zira bu, en doğal olduğu
söylenebilecek ve ihtiyaç duyduğumuz bir bağı koparır.”
kaçarken
o kırık sekmede dil de kaçırılacaktır. dil zonklayıp duran bir sızıdır artık.
pürtüklü zeminden çalınmış, ihanet dili kıyılara fırlatmıştır. yerleşik olana
ihanetin dili yersizyursuzdur. “…Kendi
saltanatlarına hiyanet etmek, kendi sınıfına, kendi cinsiyetine, kendi
çoğunluğuna hiyanet etmek- bundan başka hangi sebep yazmak için bir neden
olabilir? Ve yazıya hainlik yapmak…bir yazar “tanınmış”, bilinen olmayı arzu
edemez. Ayırt edilmez, en büyük hızın ve en büyük yavaşlığın ortak karakteri,
yüzünü kaybetmek, duvarı delip geçmek veya aşmak, büyük bir sabırla duvarı
törpülemek; yazmanın bunlardan başka bir sonucu yoktur….” sevim burak’ın o
olağanüstü öyküsünde bilal bey işte burada yürüyüp duracaktır, kalbine doğru
ilerleyen o iğneyle. vüs’at o. bener işte burada çölü bisikletle geçecektir. james benning burada yollara düşüp
saatlerce gölleri, bulutları çekecektir.
ana mendiata burada toprağın yerleşik güçlerini kazıp duracaktır, sonra
çıkıp bir başka çukura uzanacak oradan da bir başka çukura oradan bir başka
çukura. sami baydar burada
ortasından kesilmiş iki limon parçasını küflendiği süre boyunca seyretmeye
koyulacak, orada meleklerin el ele tutuştuğunu görecektir.
kaçarken
küçük pis gizliliklere yer yoktur. kralların kapı kollarına dokunmamak için
geliştirdikleri o sinsiliklere de. “Büyük
gizlilik, saklanacak bir şey olmadığı ve kimsenin sizi yakalayamadığı
vakittir…” kaçmak, kaçış çizgisi umuttur. marcelin pleynet bunu bilir:
“…aşındıran, dondurucu bir rüzgârın kiracısıyız / başka hayat belirtilerinin
ortaya çıkacağını umarak /orada duracağız”.
acıklı
sinsiliklerden uzakta, sabırla…
“…daima
gittiğimiz kesindir, ama vardığımız kesin değildir…”
ve
sözü nietzsche’ye bırakmak: “…çünkü insan kendi yoluna saptırılamazcasına
düşmemiş,
kendi
dürüst görüşünü trajik gururla yüklenmemişse, ‘hakikat’ tadını yitirir, yaşam
acılaşır...”
kaynaklar:
1.
gilles
deleuze/ claire parnet, diyaloglar; özellikle “ingiliz amerikan edebiyatın
üstünlüğünden” bölümü. bağlam yayınları, 1990;
çeviren:
ali akay
yazıdaki
bolt olan tüm cümleler.
2.
jean-luc nancy, ‘gitmek/yola çıkış’, monokl yayınları, 2012;
çeviren:
murat erşen
yazıdaki
italik olan tüm cümleler.
3.
françois zourabichvili, deleuze sözlüğü, say yayınları, 2011;
çeviren:
aziz ufuk kılıç
yazıda
daha çok düşüncenin sağlama alınması özelinde başvurulmuştur.
4.
nietzsche alıntısı ve çevirisi oruç aruoba’ya aittir.