1640
burgwal caddesindeki evimizden çıktım, sol çaprazımdaki
köprüyü geçtim.
sağa dönüp ‘kereste kanalını’ seyrederek okula vardım; bu
kaçıncı.
saat 11.00’de öğle yemeği arası verildi, eve gittim. babam
evdeydi;
başı eğik sessizce oturuyordu. mutfağa geçtim. salona çağıran
sesini
duydum sonra babamın. “otur oğlum” dedi. annemin
akrabalarından,
benim uriel amca dediğim uriel da costa kendini vurmuştu.
okul 14.00’de başlıyordu, evden erken çıktım, annem öleli
iki yıl olmuştu;
o gün ters yöne yürüdüm; bu ilk.
st anthoniesluis sokağının karşısına saptım.
babamın benimle konuşurken elinde tuttuğu kitap aklıma
geldi,
“propostar contra a tradicao” gibi bir şeydi galiba adı.
sokakta sakallı bir adam, yere oturmuş sırtı bir eve dayalı
resim yapıyordu.
talmut torah cemiyetine ziyaretlerinden tanıdığım ulyenberg
başını az ilerimdeki
bir camdan uzatıp resim yapan adama “rembrandt! diye
bağırdı,
adam resim yapmayı sürdürdü. resim yapan adam duymayınca
şimdi neredeyse yan yana olduğum ulyenberg bana bakıp
“spinoza” dedi
“gidip şu adama bana bi bakmasını söylesene”.
geri dönüp dürttüm adamı, hiç oralı olmadı, neden sonra
ulyenberg’in yeğeni
güzel saskia’nın sesi duyulunca adam kaldırıp başını resimden,
sesin geldiği yöne bakıp gülümsedi;
bilmiyorum bu kaçıncı.
uygar asan, yaz 2009
.
.
.
.
.
.
ne güzel...
YanıtlaSilteşekkür ederim.
YanıtlaSil