18 Ekim 2013 Cuma




anatomi dersi



                                                                                                                                      'barbara' için christian  petzold'a...



perdeyi aralayıp dışarı bakmayacağım, duş alacağım ilkin 
yapışan toz için. dizim kanamış, yuyacağım.
bu tren niye gecikti. bu koku ne. sigara yanığı örtüler, 
kötü kokan tuvaletler, tiksindiğim o fayanslar.
defterlere sahip çıkmalı, bacaklar her an kilitlenebilir; 
bu bir öngörü. yürümeyi öğrenemedim ya o yüzden  
telaşlandırdı beni dizim. walser bilir yürümeyi, beckett de, 
ben öğrenemedim. buralar güzel midir, özellikle geceleri; 
kötü bir yere yerleştirmişler beni. bu fayanslar ne çirkin. 
kim bilir ne zaman yapıldı en son şu köşedeki piyanonun 
akordu. bozuk işte. koku kötü, sesler kötü. 
petzold’un barbara’sında duvarda bir rembrandt tablosu, 1632. 
aris kindt’in elini forsepsle tutmuş nicolaes tulp. bu insanlar 
nereye bakıyor. cesedi incelemeye adam hırsız diye mi elden başladın tulp? 
ne var tam sağ alttaki o defterde, merak ediyorum. 
kalkıp barok dönem anatomi çizimlerine baktım biraz. 
duş aldım. kabuk bağla dizim. koku sürüyor. hırsız kindt, 
koku senden geliyor! araladım perdeyi. karşıda bir apartman. 
önce ağaç zannettim. sevindim apartman olduğuna.  
bir apartman bir ağaçtan daha sıradışı. 
uzun süre baktım apartmana. 
gözetlemek bir hiza denemesi; herkesin ne yaptığı beni ilgilendiriyor, 
yalan! bakalım onların benden üstün 
bir yanı var mı, bakalım benden daha mı iyi sevişiyorlar, 
bakalım benden daha mı mutlular?.. mı? kompleksi, ha-ha.
santrifüje tüp yerleştirilirse dönme hızıyla merkezkaçtan bazı maddeler dibe çöker, 
malum. işte hangi madde çökelsin istiyorsan aklından geçir ve başla 
kendi etrafında dönmeye, daha ne. 
bi de ne kadar hızla dönersen dön çökmeyenler var, orada durum titreme getirebilir; 
aman canım onunla yaşamayı da öğreniver, ha-ha. ormanda ama gözden uzak bir köşede 
bi apartman-ağaç altında 
bir şeyler okuyan biri hep vardır, olacaktır. bir şey vardı, bir ev, bir ağaç değil ama, 
biraz ışık, bir battaniye, bir ses. ben. 
kimse yoksa etrafta kimi çağırırsın ki piyanoyu akort etsin diye. barok 1750’de bitiyor. 
schönberg’e gelesiye kadar arası yok bende. hiç yok değil tabii de derinlikli değil işte, 
yani yuvarlak bi 250 yıl kayıp. 
bi de ‘ara’ları çok önemsediğimi düşünürüm hep. ‘ara’, ‘aralık’ önemli kelimeler der dururum. 
çelişki işte, olsun. ama anladım 
sonra o ‘ara’ benim için ‘ara/lık’ değil. basitmiş cevabı. 

kargaların sakladığı cevizlerin yerini bulabilmenin 
bir yolunu bildiğimi hatırladım, 
bir ‘ara’...

-camı kapatır mısın?
-cam kapalı zaten!
-üşüdüm…



uygar asan
2013





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder