14 Ekim 2013 Pazartesi


beyaz / siyah 



“sevgi ne zaman insanların birbirlerini öldürmesine engel oldu ki?” diye sordu tuhaf bir tonda; 
hep bellidir 'sevgi'deki vurgulardan yorgun sinirler…

çok değerli bir şeyini vermek gerçekten de ölmek öncesi 
tavrı mıdır?.. 

savunma mekanizmalarının tahakkümü kalkıverince çıkan 
aşırı belirsiz enerji ki  lacan olsa ‘dengesiz’ kelimesini 
seçerdi ki haklıdır da uygarlığa güvensizliğimin işareti, 
tabii başta kendime. bazen işte, bir bedenin soğuma hızını 
karaciğerine bakarak anlamak en doğrusudur. dedim ya, 
bazen işte. en son biz ne zaman öldük peki? bi de ekleyeyim, ‘nasıl?’. 
soru bizim problemimiz değilse kimin problemi? 
yanıt acıklı. vah!..

gölgelerin ayırt edilemez anları var. bakarsınız el bakarsınız 
çita gibi. ışığı da konuşmak gerek. düşman edinmemek gerek bilgisiyle akmaz hayat, 
saygısızlık olmasın; ben yokum sadece. işte hesaplar doğru, sonuç yanlış…

sakallarım uzadı, kestim azını. 'bazı şeyler sonra uzar' demişti 
lao tzu. ağır cümle tarihin her devri için…

bir alt basamak ‘nedensizlik’. yani bir alt basamak  bilinçdışı mı? çoğunda boş, 
bazılarında değil işte. duygular zemini başka bir çerçeve. kayıp sanılmasın…

'kimse bilmez hapşırığın ne zaman geleceğini!' dedi…

ceset iç çürümeden oluşan gazlar birikene kadar batar. 
sonra çıkar suyun yüzeyine. 
o zaman mı görünür oluruz?..

asfaltta tekne var derken buldum kendimi. dışarıdan uyarı gelir odalarda yüzleşilir. 
bazen bir odada uyarı gelir, yan odada yüzleşilir. yüzleşme için oturmak gerekir…

gömleğime balzamik sirke dökülmüş. belki soya sosu. ne önemi varsa artık. 
kısacası gömleğim lekeli. ne ütü yapmak geliyor içimden bu günlerde ne de lekesiz gömlekle dolaşmak...

çok vaktimiz yok! aslında her şey buradan çıkıyor…

nereden bilebilirsin ki bir ıslığın sana ne zaman lazım olacağını… 

adam piromanikmiş. kadınların dünya savaşı çıkarttığı hiç görülmemiştir zaten. 
sadece iki kere bi şey yaktım ben. çocuktum. geçti. şimdi inandığım şey, 
zihinsel süreçler karmaşıklaşırsa yaşam 
biçiminin basitleşmesi gerektiği. yazmıştım bunu da yine hatırlatayım kendime dedim. 
malum denge arayışı. 
bugünlerde barok müzik dinliyorum. ha-ha…

sen beni anlayınca affetme gücü buluyorum yeryüzünü…

dopamin azsa parkinson çoksa tured sendromu. 
basit gibi değil mi!..

ben oldum ne olabilir ancak borçlu takas. kuşları hep sıkıştırıyorlar. 
bir kuş gagasıyla karnını deşti. 
ben var bu bellekle geç kalmış büyümem için biraz 
yaşamak. dostlar iş başında görsün. bir kelime bir ipucu. 
kulak pelte. fotoğrafa sardım sarmasına da hem yağmur var 
hem bina çöküyor. denemek budur ama. gölge bana yakın. 
neydim, istikrar yüzü. 
ölü ve umutsuz, hayat beni bırakma. 
bekliyorum her şeyin başladığı yerde…

ilk kaybeden ikinci olanmış diyorlar. aman ne zeka!
yarış neydi ki?..



uygar asan
2013











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder